GönderenKonu: Erganide Neresi Gezilir  (Okunma sayısı 78 defa)

admin

  • Site Yöneticisi
  • İleti: 53
  • Üyelik Tarihi: 30-09-2017
Erganide Neresi Gezilir
Tarih : 25-02-2023 Saat : 19:36

1. Ulu Cami (Cami-i Kebir)

Ergani İlçesi, Saray Mahallesi, Çiftepınar Caddesi’nde bulunan Ergani Ulu Cami (Cami-i Kebir):  1921 yılında halk tarafından inşa edilmiştir. İnşa edilirken yukarı şehir denilen Osmaniye harabelerinden kalan taşlar da kullanılmıştır. Camiye 1953 yılında Minare eklenmiş, 1973 yılında caminin doğu tarafına 100 m2 ilave yapılarak cami genişletilmiştir. Cami ve çevresi Anıtlar Yüksek Kurulu’nca Sit alanı olarak kabul edilmiştir.

Arsa alanı 150 m2, Cami alanı 440m2 ve Cemaat kapasitesi 1200 kişi olan Cami-i Kebir’in mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne aittir. Taş duvarlı ve üstü çatılı cami, 2006-2007 yılları arasında onarım görmüştür. Cami müştemilatında şadırvan, abdesthane ve tuvalet bulunmaktadır. Cami, Vakıflar Genel Müdürlüğü veritabanında ‘’Ergani Ulu Cami (Cami-i Kebir) adı ve 21.07.01/03 envanter numarası ile ‘’ Türkiye Kültür Mirasları‘’ arasında kayıtlıdır.



 

2. Sezai KARAKOÇ Müzesi ve Kültür Evi

Ünlü şair ve yazar Sezai KARAKOÇ'un değerlerinin yaşatılması manasında oluşan müze ve kültür evi görülmesi gereken yerler arasında sayılmakta.

İki katlı olan Sezai KARAKOÇ Müze ve Kültür Evi yakından incelendiğinde; üst katı konak ve kafe olarak işletilen, yan tarafı da misafirhane olarak kullanılan bina içerisinde yöresel faaliyetlerin yanında Sezai KARAKOÇ adına her yıl düzenlenen sempozyum da sosyal etkinlikler arasındadır.



3. Ergani Botanik Parkı

Ergani’nin merkez mevkiinde yapılan Park, Halkımızın önemli bir eksiğini gidermenin yanında birçok yeniliği ve çeşitliliği içinde barındıran bir yaşam alanı sunmaktadır. Ergani’yi marka şehir yapmak ve yaşanabilir bir çevreye kavuşturmak için Halkımızın desteğiyle gece gündüz çalışan Ergani Belediyesi; yeni parkımızda, yeşil dokuyu oluşturmak için bitkilendirme çalışmaları, yetişkin ağaçların yanı sıra onlarca tür çiçek ve estetik görünüme sahip çeşitli renkli ağaçlar dikmektedir.
 
Park zemininde geniş ölçüde çim ve çiçek ekimi yaparak beton kullanımını en aza indiren proje sayesinde bir botanik bahçe görünümü sağlanırken, özellikle çocuklarımızın yeşille olan bağı kuvvetlendirilmiştir. Ekimi yapılacak ağaç ve çiçeklerin gelişimini sağlıklı devam ettirmek için otomatik sulama sistemi yapılacaktır. Ergani Belediyesi olarak öngörülen aydınlatma çalışmaları ile de, Halkımızın akşam saatlerinde park alanından maksimum düzeyde yararlanması sağlanmaktadır.
 
İşte Parkımızda bulunanlar;

-Işıklı Su Fıskiyeleri 
-Dikey Bahçeler 
-Su Perdeleri 
-Kamelyalar ve Banklar 
-Onlarca Tür Çiçek ve Ağaçlar 
-Engellilere Uygun Düzenlenen Otantik Merdivenler ve Yürüyüş Yolları…

5. Nifi Dağı Milli Parkı ve Mesire Alanı

Nifi Dağının Oyularak mesire ve park alanı haline getirilmesi önemli bir sosyal çabadır. Ergani Kentini, kuşbakışı olarak görebilmenizi sağlayan sosyal tesis niteliğindeki bu alan çok kısa sürede gözde mekanlar arasına girmiştir. Kentin önemli piknik alanları içerisinde olan bu tesis aynı zamanda aparat konaklama yerleri sağlamaktadır.

Geniş bir alana kurulan tesiste bulunan yüzme havuzu ve araç park alanı gelenleri oldukça büyük zahmetlerden kurtarıp yazın hararetin sizi vurduğu zamanlarda serinlemenizi sağlamaktadır.

Aynı zamanda havuz başında eğlence, gece, balo, tören ve düğün gibi sosyal aktivitelere de ev sahipliği yapan tesisin Ergani Kentine kazandırdıkları yadsınamaz.

 5. Çayönü Antik Kenti

Neolotik Çağ’a ait evler, ambarlar ve mezarlar yerleşik düzene geçişin en güzel örneklerini burada oluşturuyor.

Ergani ovasında bulunan Çayönü 1963 yılında keşfedilmiştir. İlk kazılar Dr. Halet Çambel ve Prof Dr. Robert J. Braidwood tarafından başlatılmıştır.

Çayönü'den ilk yerleşim M.Ö. 10200 yıllarında olmuştur ve bölgede M.Ö. 4200'lü yıllara kadar yaşanmıştır. 6000 yıl boyunca birbirinden farklı mimari tasarımlarda binalar bulunmuştur (yuvarlak planlı kulübeler, ızgara plan, taş döşemeli vs )

Çayönü kazılarında günümüze kadar gelen taş temelli kerpiç binaların ilk örneklerine rastlanmıştır.

Yerleşmenin ilk dönemlerinde daha çok domuz, geyik, yabani koyun ve keçi avlanmış olmasına rağmen Çayönü kazılarında MÖ 8500 yıllarından kalma buğday ve baklagillere rastlanmıştır. M.Ö. 6000'lere gelindiğinde Çayönü'nde yaşayan herkes kendi yiyeceğini tarımdan elde edebiliyordu. Bölgenin en önemli özelliği avcı - toplayıcı toplulukların yerleşik hayata geçişini yaşandığı yer olmasıdır.

Çayönü'nde çok sayıda küçük alet ve eser bulunmuştur. En sık av hayvanlarının kemiklerinden iğneler, saplar, oraklar çengeller ve boncuk, halka, düğme, basit kaplar ortaya çıkarılmıştır.

NOT: Çayönü (Hilar) Müze ve Ören Yerini Tarihi Çağlarda İncelemek için tıklayınız

 

6.Grikihaciyan Tepesi

Bu tepe yaklaşık 7 bin yıl öncesinde yerleşmenin olduğu bir tepedir. Bu tepeden ilçe merkezi çok güzel görünür. Ayrıca burayı önemli kılan özelliği Kuzey Irak, Suriye ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde görülen ''yuvarlak planlı ve kubbeli'' evler ve zengin boyalarla süslenmiş çanak-çömlek'lerdir.



7. Zülkifil Peygamber Dağı ve Makamı (Makam Dağı)


İlçe merkezine 5 km. uzaklıktadır. Burada Zülkif Peygamberin yaşadığı rivayet edilir. Dağın tepesinde Zülkif Peygambere ait Türbe ve Makam bulunmaktadır. Burası birçok kişi tarafından ziyaret edilir.

Ayrıca çoçuğu olmayan kadınların buraya gelip dua ettikleri adak adadıkları görülür. Çocukları erkek olursa Zülkif, kız olursa Zülkifiye bırakıyorlarmış. Ayrıca bu dağın tepesinde özel bir bitki yetişiyor. Bu bitki Zülkif Peygamberin gözyaşından akan yaşlarla birlikte yeşeren Makam Çiçeğidir.

  Zülküfil Peygamber Türbesi

 

 

 
8. Meryem Ana Kilisesi

Meryem Ana Kilisesi, Zülküfil Dağı'nın zirvesinin doğusunda, Dicle'ye bakan büyük kayanın üzerinde yapılmıştır. Ne zaman yapıldığı tam bilinmese de, Ermeni Rahip Ğugas İnciciyan kilise ile ilgili yine de bazı bilgiler vermektedir. Kilise, Ergani'den bakıldığında bulutların arasında kartal yuvası gibi heybetli durmaktadır: Zülküfil dağının diğer adı Meryem Ana Dağı (Çiyayé Meryemané)'dır.

Zirvedeki kilise, zamanında Ergani'de bulunan büyük manastırın bir parçasıydı. Zamanında muhteşem bir yapıymış. İbadethaneleri ve eğitim kısımlarının dışında misafirhaneleri, yemekhaneleri, fırınları, ahırları olan büyük bir manastırmış. Kısacası, büyük bir mabetmiş; mimari ve kullanılan malzeme yönünden tarihî bir şahesermiş. Bu kilisenin duvarlarının zamanında mükemmel çinilerle kaplı olduğu söylenmektedir. 1960'lı yıllarda bile duvarlarda cini kalıntıları bulunmaktaydı.

Kilisenin Piran'a (Dicle'ye) bakan tarafında merdivenlerle inilen derin ve büyük su mahzenleri varmış. Büyük bir odaya benzeyen bu mahzen, kemerlerle ikiye bölünürmüş. Bunun sonunda aynı biçimde, fakat kemersiz kar deposu varmış; sıvalı, mükemmel bir oda biçimindeymiş. Bunların dışında kilise harabelerinin ortasında yine derin ve kavisli, eğiri bağımsız şekilde bir sarnıç daha varmış.Günümüzde Kalıntıları kalmış olan bu kilisenin görülmesi gerektiği kanaatindeyim.

 

9. Sarnıçlar

Makam dağında iki tane sarnıç vardır. Bu sarnıçlara Zülküfül sulukları denir. Bunlardan biri  aşağı suluk, diğeri ise yukarı suluktur. Bu sarnıçlar çok eski zamanlarda yapılmış olup o dönemde kale halkının su ihtiyacını karşılıyordu.

Aşağı sulukla ilgili anlatılan bir rivayet vardır . Bir zamanlar görümce ile gelin bu suluğun içine girmişler ve bir daha çıkmamışlar. Bu yüzden gelin ile görümce bu suluğa beraber inmezlermiş.

Yukarı suluk mescidin kuzeyinde kayaların tam içindedir. Üç geniş kemer üzerine  kurulmuş büyük bir havuz  görünümünde olup yayık kemerli iki kapısı vardır. Havuza bu kapılardan girilerek merdivenle inilirmiş. Bu büyük havuz dört büyük kısımdan oluşmuş, düz ve büyük taşlardan yapılmıştır. Eskiden makama çıkanlar su ihtiyacını bu suluklardan  karşılarmış.

10. Ergani Kalesi

İlçemizde bulunan bu kale günümüzde bir yıkıntı ve harabe durumdadır. Kalenin kim tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Bu kale Evliye Çelebi'nin Seyahatnamesine de konu olmuştur. O dönemde yaşayan kralın çok güzel bir kızı varmış, kızın ismi de Zozey'miş. Bu kızın güzelliği dillere destanmış.

Kralın hiç hazmetmediği ve sevmediği biri kızına aşık olmuş. Kızı da onu çok seviyormuş. Kral kızını bu adama vermek istemezmiş. Kral kızını bu adamdan kaçırıp buraya getirmiş. Kızı için de bu kaleyi(Ergani Kalesi) inşa etmiş. Kızı ölene kadar bu kalede yaşmış. Kral kızının kaleden çıkıp gezmesi için de kale üzerinde bir köprü yaptırmış. Günümüzde halen kalıntıları mevcuttur.

 

11. Nebi Enüş Peygamber Türbesi

Enüş Peygamber Türbesi, Ergani ilçesinin 17 km. güneybatısında Kızılca yeni ismi ile Otluca Köyü’nde bulunmaktadır. Burada bulunan ziyaretgah; kümbet şeklindeki bir türbeden oluşmaktadır. Türbe köyün batısında cami ile aynı avlu içerisinde yer almaktadır. Kümbetin Kitabesinden ve yapı malzemesinden sonradan bakım ve onarımdan geçtiği anlaşılmaktadır.

Türbe İki kısımdan oluşmaktadır. Türbe binasına doğudaki giriş kapısından girilmektedir. Kümbetin içinde bulunan taşta ‘’Yerd b. Mehlail b. Kinan b. Enüş b. Şit b. Adem’’ yazdığı ifade edilmektedir. Burası arkeolojik kazılarda M.Ö 7500-6500 yılları arasındaki döneme ait kalıntıların bulunduğu Sesveren pınar Köyü yakınlarında Çayönü antik kazı alanına çok yakındır. Mülkiyeti köy tüzel kişiliğine ait olan türbe sürekli ziyarete açıktır. Yıl boyu ortalama ziyaretçi sayısı üç bindir.

 Enüş Peygamber Türbesi

 

12.  Yakacık (Kötegan) Köyü Türbesi

Diyarbakır’ın Ergani ilçesine bağlı Kötekan (yakacık) köyü; Zülküf peygamber makamının eteğinde şeyhler köyü diye anılan köyde meftun bulunan şeyhlerin, ehlibeyt olup kutbu Rabbani Bazul Eşhep serveri Seyyid şeyh Abdülkadir Geylani’nin soyundan geldikleri ifade edilmektedir. Şeyh Abdülkadir’in annesi Seyyid babası Şerif olduğu için Kötekan şeyhleri de hem Seyyid hem Şeriftirler. Seyyid şeyh Abdülkadir’in soyundan geldiğinden anlaşılacağı gibi Kötekan şeyhleri Kadirî tarikatının şeyhleridirler. Şecereleri sağlam ve tasdiklidir,

Kötekan şeyhleri 4 tarikatın toplamı olarak diyeceğimiz Kadirî Tarîkatı, Rufâi Tarîkatı, Bedevî Tarîkatı ve Düsokî Tarîkatı olmak üzere 4 tasavvuf önderinden icâzet almakla soydan soya devam etmiştir. Kötekan şeyhleri Araplar olsun, Türkler olsun, Kürtler olsun her kesimden tüm Müslümanlara dinin şeriatın ve tasavvufi bilgileri anlatmışlar ve Müslüman milletler içinde daima saygı ile karşılanmışlardır.

Kötekan şeyhleri Türkiye’ye göç etmeleri Osmanlının son zamanlarında gerçekleşmiştir. Şeyh Abdülkadir’in torunlarından olan şeyh Ahmet isimli evliyanın oğlu şeyh Zülfi ve hanımını Diyarbakır’ın Ergani ilçesine bağlı Kötekan köyüne yerleştirip kendisi şecereyi tasdiklemek için İstanbul hükümetine gider ve orada ruhunu teslim eder türbesi Sultan Ahmet caminde bulunmaktadır.

Kötekan ziyareti iki bölümden oluşmaktadır. Biri mübarek tepe, diğeri amber kuyusudur. Buralarda şeyhlerin mezarları bulunmaktadır.

Kötekan ziyareti Türkiye’nin her tarafından ziyaret akınına uğrar. Her salı ve çarşamba hastalar tarafından ziyaret edilmektedir. Hastaların gayesi maksatları şeyhten yardım değil de şeyhin yüzü suyu hürmetine Cenab-ı ALLAH’tan şifa dilemektir. Ve her sene Temmuz ayının ilk pazar günü orada meftun bulunan seyyidleri anma programı ve yıl dönümü münasebetiyle merasimler yapılır. Toplu halde dualar okunur ve kuran eşliğinde zikir yapılır.